Kanser | Konular | Kitaplar

Kanser hakkında Doğru zannedilen Yanlışlar

Kanser bulaşıcıdır.
Kanser hastası olan bir ebevynin çocuğunda da kanser gelişir.
Saç boyası, parfümler gibi dış etkenler kanser yapar.
Stres ve üzüntü kanser yapar.
Kanser olduğu hastaya söylenmemeli.
Kanser olan hastalar mutlaka hastanede yatar ve tedavisi bu şekilde gerçekleşir.

Kanser bulaşıcıdır.
Kanser hastası olan bir ebevynin çocuğunda da kanser gelişir.
Saç boyası, parfümler gibi dış etkenler kanser yapar.
Stres ve üzüntü kanser yapar.
Kanser olduğu hastaya söylenmemeli.
Kanser olan hastalar mutlaka hastanede yatar ve tedavisi bu şekilde gerçekleşir.

Kanser bulaşıcıdır.
“Kanser”enfeksiyon hastalıkları gibi bulaşıcı bir hastalık değildir. Bu nedenle kanserli hasta ile günlük yakın temas kansere yakalanma açısından risk oluşturmaz. Bununla birlikte, virüslerin neden olduğu bazı kanser türleri bulunuyor. Bunların öncü örneği rahim ağzı kanseridir. Cinsel yolla bulaşan HPV virüsünün neden olduğu enfeksiyon sonucu riski artan rahim ağzı kanserlerinin görülme sıklığı son yıllarda kullanılmaya başlayan aşı ile azalmaya başlamıştır.

Kanser hastası olan bir ebevynin çocuğunda da kanser gelişir.
Bu bilgi doğru değildir. Bazı kanser türlerinin kalıtsal olduğu biliniyor. Bazı ailelerin soy ağacını izlediğimizde, aynı ya da benzer kanser türlerine rastlanabiliyor.Bunların içerisinde en çok bilinenlerden biri meme kanseridir. Ancak, tüm meme kanserinin sadece yüzde 5-8’i kalıtsaldır. 13-14 meme kanseri hastasının sadece bir tanesinin soy ağacında meme kanserinin izlerine rastlayabiliyoruz. Çok özel durumlar dışında, ebeveynin kanser olmasına bağlı olarak çocuklarında da kanser görüleceği yolunda bir kural bulunmuyor.

Saç boyası, parfümler gibi dış etkenler kanser yapar.
Her türlü toksik maddenin vücüdumuzdaki hücereler ve DNA’mız üzerinde olumsuz etkisi olduğunu biliyoruz. Bu yüzden toksik maddelerden ne kadar uzak durursak o kadar sağlıklı yaşayacağız kesin. Bununla birlikte saç boyaları ve deodarantlar gibi kozmetik maddelerin birebir kanser türleriyle ilişkisi gösterilmiş değildir.Diğer taraftan, başta sigara gibi bazı kimyasal maddelerin genlerde bazı mutasyonlara neden olduğunu ve kişilerin kanser riskini artırdığını biliyoruz. Tütünün dışında bazı sanayi ürünlerinde kullanılan -başta asbest olmak üzere- bazı maddelerin ve petrol ürünlerininkanser riskini artırdığını biliyoruz. Ama ticari olarak satılan kozmetik malzemelerinin kansere neden olduğu bilimsel olarak gösterilmiş değildir.

Stres ve üzüntü kanser yapar.
Stres ve üzüntünün kansere neden olduğunu gösteren bir çalışma bulunmuyor. Bağışıklık sistemi kanser gelişmesinde ve kanser tanısı konmuş hastaların tedavisinde önemlidir. Ancak, birebir pozitif düşünerek kanserin yenilebileceği, tedavi edilebileceği; ya da tam tersi olarak, çok depresif, stressli olunduğunda ya da çok kötü hayat deneyimi yaşandığında bazı kanserlerin daha sık görüldüğü konusunda da bir kanıt bulunmuyor.

Pozitif düşünceyle kanseri yenmek mümkün.
Kanser tedavisinde pozitif düşünce son derece önemli olsa da tek başına hastalığı yenmek için yeterli değildir. Hastalarınhem fiziksel, hem de ruhsal sağlıklarınınbütünleşik olarak korunabilmesi önemlidir. Özelliklede ameliyat, ilaç tedavisi ve radyoterapi tedavisi sırasında hastanın psikilojik durumlarını koruyabildiğimiz, pozitif düşünceye sahip olmalarını sağladığımız zaman sonuçlar çok daha iyi oluyor ve hastalar tedaviyi tolere edebiliyor.

Kanser olduğu hastaya söylenmemeli.
Hasta yakınlarının, “morali bozulur, daha kötü olur” inancıyla hastadan tanıyı saklamaya çalışması yanlış bir düşüncedir. Modern tıpta hekimin yapması gereken, hastaya bilmek istediği kadar doğru, güncel bilgiyi vermek, olası tedavi seçeneklerini sunmak ve her seçeneğin olumlu ve olumsuz yönlerini tartışarak kararı hastayla birlikte almasıdır.
Hastanın karar ve tercihleri çok önemlidir. Hiç bir bilgiye sahip olmadan hastadan karar vermesini beklemek doğru değildir. Hasta hangi durumda olduğunu bilerekkendisi için en uygun olan tedavi seçeneğini seçmek, bu kararı verme hakkına sahiptir. Erişkin bir hastada bu hakkın hastanın ailesi tarafından kullanılmaması gerekir. Hastalığın başından itibaren hasta durumu hakkında doğru bilgiye sahip olmazsa hasta, hekim ve aile üyeleri arasında bir çeşit oyun oynanmaya başlanacak, bu kadar önemli bir hayati bulgu kendinden saklandığı için hastanın yakınlarına ve hekimlerine güveni olumsuz yönde etkilenecektir. Tedavi sürecinde de gerçekten olumlu gelişmeler olduğunda da hasta hekimin verdiği bilgiye inanmayacaktır.

Kanserde cerrahi işlemler hastalığın yayılımını artırır. Bıçak değdiği zaman kanser yayılır.
Bu da son derece yersiz ve yanlış bir inanıştır. Bir çok kanser türünde en etkin tedavi cerrahi tedavidir. Tedavide elimizdeki en büyük güçlerden biri olan ameliyat klinik sonuçları da olumlu yönde etkiliyor. Hastalıklı organının ya da tümörünün çıkartılması, hastanın çok daha uzun süre yaşamasını ve hastalığın geri gelme riskinin anlamlı olarak azalmasını sağlıyor. Bu nedenle bıçak değince kanser yayılır düşüncesinin tam tersine, bıçak değince kanser hastası iyileşir fikrine inanmak gerekiyor. Yeter ki hasta ameliyat ile hastalığın çıkarılabileceği bir evrede olsun.

Biyopsi yapmak kanserin yayılımını hızlandırır.
Biyopsiler, hastalığın tanısını koymak ve tedavisini planlamak için olmazsa olmaz girişimlerdir. Hastalarda zaman zaman, biyopsi yapıldığında hastalığın sıçradığı, kötüleştiği ya da dağıldığına ilişkin korkular ortaya çıksa da, bu korkuları destekleyen bilimsel çalışmalar bulunmuyor. Yani bu korkular son derece yersiz. Ne açık cerrahi yöntemle yaptığımız biyopsilerne de iğneyle yapılan biyopsiler hastalığın yayılımına ya da kötüleşmesine neden olmazlar. Özellikle kanserin cerrahi tedavisinde son yıllarda elde edilen gelişmeler veyeni teknolojilerin kullanımı veminimal invaziv yöntemlerle bugün artık kanserlere dokunarak, “bıçak değdirerek” daha da iyi sonuçlar elde etmeye başladık.

Kanser olan hastalar mutlaka hastanede yatar ve tedavisi bu şekilde gerçekleşir.
Bu da yanlış bir inanıştır. Kanser cerrahisi yaptığımız hastaların hastalığın tipine ve hastanın özelliklerine bağlı olarak birkaç gün gibi kısa mümkün olduğu kadar kısa bir süre hastanede yatırıyoruz. Bu hem cerrahi girişimuyguladığımız dokuların iyileşmesi, hem de hastanın evdekiolanaklarda yaşayabilecek duruma gelmesi için gerekli bir süredir. Son yıllarda uyguladığımız kanser ameliyatları iledaha kısa süre hastanede yatışı, daha hızlı hastaneden taburculuğu, daha erken günlük yaşamına ve işine dönüşü sağlayabiliyoruz. Hastanın genel durumunda bir bozulma yoksa radyoterapi tedavisi hastaları yatırmadan sadece günde bir kez radyoterapi merkezine gelip tedavi alıp eve dönecek şekilde planlanabiliyor. Kemoterapi dediğimiz ilaç tedavisinin de büyük bir kısmında hastalar yine hastaneye yatmadan tedavilerini alıp evlerine dönebiliyorlar.

Bir kere kanser olduktan sonra işe dönmek oldukça zordur.
Yanlış bir mittir. Artık birçok kanser hastasına, tedavi tamamlandıktan sonra yaşıtları kadar yaşam beklentisi vadedebiliyoruz. Örneğin, meme kanserinde -özellikle erken evrede yakaladığımız, tümörü oldukça küçük ve koltuk altındaki lenf bezlerine yayılma olmamış olan hastalarda-tedavi tamamlandıktan sonra hastalığın geri gelmeme olasılığı son derece yüksek. O hastalar tedavi bittikten sonra benzer yaştaki ve risk unsurlarına sahip insanlarla aynı sürede yaşamını devam ettirebiliyor. Tiroid kanseri, deri kanseri gibi tam şifa sunabildiğimiz kanserlerdenormal yaşamına dönmesi için hastayı biz cesaretlendiriyoruz. Ayrıca, son yıllarda geliştirilen ve bazı kanser türlerinde etkin olarak kullanılabilen hap şeklinde olan, yutulabilen kanser ilaçları sayesinde de hastalar günlük aktivitelerini kısıtlamadan, yaşam kalitelerini koruyarak işlerine de devam edebilmektedirler. Bu nedenle pek çok kanser türünde hasta hem özel hem de profesyonel yaşamını normal sürdürecektir.

Kanser tedavisinin başarılı olması için yurt dışına gidilmelidir.
Türkiye’de sağlığın bugün geldiği noktada, var olan bilgi birikimi ve deneyimle birlikte, dünyada belirli bir ülkenin altında hizmet verebiliyoruz dediğimiz bir ülke yok. Buna Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleri de dahildir. Ülkemizdeki iyi bir kanser merkezinde Batı ülkelerin merkezlerinde nasıl tedavi planlanıyor ve gerçekleştiriliyor ise aynı etkinlikte ve aynı düşük yan etkiyle tedavi gerçekleştirilebilmektedir. Hatta,yabancı ülkelerden hastalar ülkemizde tedavilerini olmak için bize gelmektedirler. Her ülkenin kendi sıkıntıları ve kısıtlamaları nedeniyle tedavisini kendi ülkesinde alamayan birçok hasta artık Türkiye’ye geliyor. Buna ek olarak bazı merkezlerimiz uluslararası düzeyde yürütülen klinik araştırmalara katılmakta ve yeni geliştirilmekte olan ilaçlardan uygun hastaların yararlanmasına olanak sağlamaktadırlar.

Konular